Tunç İlkman Herkesleşme

16:55:00

Tunç İlkman'dan okuduğum ilk kitapla karşınızdayım. Kitapla ilgili çok beklentim yoktu. Fakat bu kitabı sonu için bile okuyabilirsiniz.

Aşk romanı gibi gözükse de aşk sadece asıl konuya giriş için bir malzeme. Şöyle açıklamamda fayda var: Yemeğinizin tadını daha da güzelleştirmek için baharat ekleriz. Baharat kitabımızda aşk teması oluyor. Asıl konu yani yemek Ömer'in kendisidir.

"Mutluluğun asla yakalanamayacak fakat uzaktan kolaylıkla izlenebilecek bir gökkuşağı olduğunu artık kabul etmiştim. Hayattan beklentisi kalmamış insanlara özgü, anlamsız bir disiplin çökmüştü üzerime. Saatin alarmını kurmaya gerek duymadan her sabah aynı kuşun ötüşüne uyandığın, her pencereden bakışında otobüs durağında aynı insanların beklediğini gördüğün türden... Oysa ben bir amaç uğruna yaşarsam başıma bunlar gelir sanıyordum. Öyle değilmiş."

Ömer babasını ve sevdiği kadını kaybettiğinde yaşam onun için sıradanlaşmaya başlamıştır. Yaptığı işler de ona zevk vermemeye başlamıştır. O da Ali Bakkal'ın oralarda tanıştığı Harun'dan kendisini asarak öldürmesini ister. Bir silah vb. şekilde ölmek yerine bu şekilde ölmek istemesinin nedeni babasının trafik kazasında kafasının koparak ölmesinden dolayıdır. Onun yaşadıklarını, ölmeden önce acı çekip çekmediğini merak etmesinden kaynaklanır.

"Elbette ben katil falan değildim. Eğer intihar edecek olsaydım bu yakıştırmayı kendime münasip görürdüm fakat intihar etmekle yaşam son vermek arasında bir fark vardır. Yaşama son vermek, gayet bilinçli bir şekilde alınan, çoğunlukla da yaşamını sonlandıracak kişinin lehine olan soğukkanlı bir karardır. Hatta tavırdır. Oysa intihar, çeşitli duygusal tepkimeler neticesinde bilincin hakimiyeti kısmen yitirdiği, alelacele gelişen bir cinnet hatasıdır ve intihar eden herkes kendinin katilidir. Ben apaçık hayatımı sonlandırmaya karar vermiştim. Yani katil değildim."

Harun bu istek karşısında şoka girer. İlk başta ben katil miyim diye bağırıp durur. Fakat daha sonra ona bir ay süre verir. Bu bir ay içinde yapmak istediği her şeyi yapmasını söyler. Ondan sonra o vazgeçse bile bir ay sonra onu öldürecektir.

Ömer ilk başta Harun'a şık bir restorantta yemek ısmarlar ama onun görmek istediği hesap ödenmediğinde olacaklarıdır. Harun bu duruma el koyar ve hesabı kendisi ödemek zorunda kalır. Harun'un korkusu bile Ömer'i mutlu etmeye yetmiştir. Daha sonra oradan ayrılıp sahilde dolaşırlar ve Ömer balıkçının balıklarını denize atar. Harun yine olay çıkmasından korkar ve balıkçıya para verir. En sonunda Ömer'e yapmak istediklerini kendisiyle paylaşması gerektiğini söyler ve Ömer'i evine bırakır.

Ömer de neler yapmak istediğini yazmaya başlar. İlk başta çalıştığı yayınevine yeni yazarlara da fırsat vermeleri gerektiğini aynı eserleri tekrar tekrar çevirmenin manasızlığıyla ilgili mail atar. Daha sonra üniversitedeki arkadaşını arayarak onunla ilgili düşüncelerini dile getirir.

Artık tek bir düşüncesi kalmıştır. O da Zeyneb. 4 yıl önce tanıştığı Zeyneb. Onu markette kasiyer olarak gördüğü ilk günden beri ondan hoşlanmıştır.Bu duyguya hoşlanmak demek yanlış olur. Ona aşık olmuştur. onu görmek için her gün marketten bir şeyler almaya gelir. Bir gün cesaretini toplar ve onunla konuşmaya başlar. Marketin çıkış saatini bekler ve kapandığını bildiği halde kestane alacağından bahseder. Onlar da başka marketlere gidebileceklerini söylerler. Yeni taşındıkları için buraları pek bilmediğinden Zeyneb'den onu başka markete götürmesi için rica eder.

O akşam Zeyneb ve Ömer birbirlerine aşık olurlar. İlişkileri güzel giderken Zeyneb'in marketten ayrılmak zorunda kalmasıyla her şey değişir. Artık uzak bir yerde çalışmaya başladığı için görüşmekte zorluk çekerler. Araları açılmaya başlar. Ömer Zeyneb'in patronunu kıskanmaya başlar. Tabi kavgalar tartışmalarda artar.

Ömer'in babasının öldüğü gün Zeyneb iş yemeğindedir. Ömer onu aradığında babasının öldüğünden bahsedemez ve ağlamaya başlar. Zeyneb'de durumu anlamadığı için telefonu kapatır. Ömer'de ona babasının öldüğünü mesaj atar. Ama Zeyneb mesaja geri dönmez. Ömer o gün sevdiği iki kişiyi de kaybeder.

Artık ölmeye karar verdiğine göre son kez Zeyneb'i görmek onun için çok önemlidir. Harun'la Zeyneb'in 4 yıl önceki evine gider. Fakat oradan taşınmışlardır. Ömer'in aklına çalıştığı iş yeri gelir ve patronu Mehmet Beyle görüşmeye gider. Fakat öğrendikleri karşısında şoka girer. Zeyneb'le Mehmet Beyle evlenmiştir. Zeyneb'e ulaşması artık imkansızken Harun evin adresini bulur ve oda oraya gider. Zeyneb'e yazdığı mektubu verir. Bu mektupta ona olan hislerini anlatır. Zeyneb mektubu okuduktan sonra ona her şey için çok geç olduğundan bahseder. Hamile olduğunu Mehmet'in çocuğunu taşıdığını onunla gelemeyeceğini bahsederken Mehmet onları görür ve Ömer'e buraya bir daha gelmemesini bir daha söyler. Mehmet iş yerinden erken gelmiştir çünkü evin adresini Harun'a kendisi vermiştir. Tabi Harun bunu için para almıştır. Bir anda kavga olur ve Ömer yerdeki taşla Mehmet'in kafasına vurur ve Mehmet o anda hayatını kaybeder. Ömer Zeyneb'den özür dileyerek taşı ona verir ve oradan uzaklaşır.

Olanlar Ömer'de şok etkisi yaratır ve Harun'u evine çağırır. Artık her şeyi yaptığına göre Harun onu öldürebilirdi. Evde bütün hazırlıkları yaptı ve Harun'un gelmesini bekledi.

Harun geldiğinde etrafı görünce ilk şaşırır. İlk başta içki içerler, daha sonra Ömer, Harun'a intihar ediyormuş gibi yap, ben de senin fotoğrafını çekeyim der. Harun'da sarhoş olduğu için gülerek dediğini yapar ve tam o anda Ömer de sandalyeyi iter ve Harun'un ölümünü izler. Artık o katildir ve Zeyneb'e taşı verirken taşı çimene sürmüştür. bu yüzden taşta onun parmak izi yoktur. Zeyneb de hapishane doğmamış çocuğu ile girer. Harun içinde elinde fotoğraf vardır ve Ali Bakkal'da kendisini tanıdığı için Harun'u öldürmediğine dair ifade verir.

Artık Ömer eski Ömer değildir. O da diğer insanlar gibi HERKESLEŞMEYE başlamıştır. Hayatın acımasızlığı bizi herkesleştirmiyor mu ?


"Seversen öyle." İki basit kelimeyle hayatın sırrını açıklamıştı."


"Çevirdiğim kitaplardan biri, umudun beklemek adında bir bedeli olduğunu fısıldamıştı bana ve ben buna inanmıştım."

"Çicekleri isimlendirirken gösterilen ihtimam, iş duygularımıza gelince tembelliğe kaçmış olmalı. Halbuki içimizde kopan tarifsiz ve biri birbirinden ayrı nice fırtınalar oluyor. Ne diyebilirim ki? Üzgünüm. Basitçe söyleyebileceğim bir üzgünüm şu anki duygularımı tarif etmiyor ne yazık ki."


You Might Also Like

0 yorum