Gülten Akın Kestim Kara Saçlarımı

17:34:00

Gülten Akın ile tanışma kitabımla karşınızdayım. Kitabı okurken toplumsal çizgide eserler okudum. Hayatını araştırırken öğrendiğim kadarıyla 1960'lı yıllardan sonra toplumsal şiirler yazmaya başlamış.

Başlarda şiirlerinin konusu doğa, aşk, ayrılık, özlem iken, daha sonraları ise toplumsal sorunlar ağır bastı. 1980 öncesinde halkın yaşadıkları, onun da hayatına ve şiirine yansıdı. Daha sonraki şiirlerinde toplumsal sorunlara yöneldi. Gezip gördüğü yerlerden aldığı esinle zenginleşen ve coşkulu bir insan sevgisiyle yoğrulan şiiri, toplumsal sorunları, yaşam-halk ilişkisini öne çıkardı.

Gülten Akın'ın aldığı ödüller:


  • 1955 - Varlık şiir yarışmasında birincilik ödülü
  • 1964 - Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü
  • 1972 - TRT Sanat Ödülleri Yarışması'nda Başarı Ödülü
  • 1976 - Yeditepe Şiir Armağanı
  • 1991 - Halil Kocagöz Ödülü
  • 1992 - Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü
  • 1999 - Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü
  • 2003 - Dünya Gazetesi Yılın Telif Kitabı Ödülü
  • 2008 - Erdal Öz Edebiyat Ödülü

Bu kitabında Gülten Akın "Kadın" temasından anlatmak istediklerini açık bir dille anlatmıştır. Kadınlığın çeşitliliğini dile getiriyor. Sorumlu Kadın, Yalnız Kadın, Aşık Kadın ve daha fazlası..

Kadın olmak zor. Eskiden de zordu şimdi de zor. Özellikle de ataerkil toplumlarda Kadın olmak daha da zor. Kadın olmanın görevlerini yerine getirmekten kadın olamıyoruz. Kendimiz olamıyoruz. Kendimiz olamadığımız için en fazla bizi tetikleyen duygu ise "çekip gitmek."

Gülten Akın'dan okuduğum ilk kitap ama son olmayacağı kesin. Okurken kendimi hissettim. Bu duyguyu hissetmek benim ruhumu en ince ayrıntısına kadar doyurdu. Şiirin ruhu doyurması gerektiğini düşünenlerdenim.

"Ben yalnızlığımı gözlerim gibi taşıdım
Unutmak olmazdı unutmadım"

‘İnce Şeylere Yolculuk’ başlıklı söyleşisinde şöyle diyor Gülten Akın: ‘Ben, erkek işi diye nitelenen, kadınların yapamayacağı kanısı yaygınlaştırılmış bir işi, şiir yazma işini, yaşamımın ana çizgisine yerleştirmiş bir kadınım.’

"Şiiri Düzde Kuşatmak" (1983) kitabında, halk kaynağına inme isteğini, "Halkta var olan öz ve biçimi diyalektik olarak yükseltmek, şiiri yükseltirken halkın yaşamının ve yaşam biçimlerinin yükselmesine yardımcı olmak" sözleriyle açıklar.

"Gülten Akın’ın şiirlerine baktığımızda, toplumsal rolle ve kendine verilmiş yükümlülükler altında sıkışmış kadınlara bolca rastlarız. Ne yazık ki kadınlar, bu yükümlülüklerden kaçamaz. İyi bir anne olmak, iyi bir eş olmak, iş yaşamında yer bulmak gibi yükümlülükler, kadınların her tarafını sarmıştır. Bu kuşatma, kadınlarda en çok gitme duygusunu harekete geçirir. Ama şiirin sonuna geldiğimizde gidemeyen ve kendini de rahatça ifade edemeyen kadınlarla karşı karşıya kalırız. Kendini gerçekleştirememe karşısında, bir çeşit boyun eğiş yaşanır." Elif Benan Tüfekçi

"KESTİM KARA SAÇLARIMI
Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön
Yasaktı yasaydı töreydi dön
İçinde dışında yanında değilim
İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi
Bu nasıl yaşamaydı dön

Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti

Tutsak ve kibirli -ne gülünç-  
Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez
İçimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı
Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum

Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi
Bir şeycik olmadı - Deneyin lütfen - 
Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın

Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi
Bir yaşantı ile karşılayanlara
Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum"

"KOÇAKLAMA
Bir çağ ki öyle en olmıyacağı
Kuşatır yasaklar üstünü örter
Susuz bir tavşansın dolanırsın
Suya değerken ayakların

Masalsın korkunçsun, eskisin masalsın
Örtük odaların iç içe odaların
Üşür senden uzakta senin yanında korkar
Tay bacaklı, sıpa gözlü bir kadın

Pis ya vurmak, incitmek kötü ya
-Gülünç ya öyle bulmadığı bazılarının-
Kaygısız yaşamanın ormanlarında
Sen avcı olsan avlanamazsın"

"O ELİNDEKİNİ


Ellerim tutmanın elleri, gözlerim bakmanın 
Benim değil ayaklarım, yürümenin 
Solumaya bir yerlerim sevmeye başkası
 Ben yaşamanın olmalıyım öyleyse, değilim

Benim yaşamam mı ne, belki de şu:
Kesin bir şiirde kendi gibi olmak 
Bir kapı hep nasıl açılır hani o 
Yok bir değişmesi esnemenin hani 
Ayna ayna, yankı yankı, akarsu su 
Yaşama, hani apaçık ya işte o 
O elindekini bitir gidelim

Biter bir yenisi gelir, o elindeki mi?
 Benim yaşamam mı? 
Ne gezer canım 
Hep böyle kesin mi düşünür isterim 
Bir şey aktarır gibi bir elden bir ele 
Hayat hep birden ne istediğini bilmemeye 
O elindekini bitir gidelim."


"BAŞKA YAŞAMA

Durdu rüzgârda sallanması 
Durdu damarlarınızda kan 
Çektiler karanlığa varlığınızı İttiler aydınlık aşktan
Sizi sevdiğiniz havalara götürdüm 
Bir yanınızı buldum usulca dokundum
Eğilip söyledim ben size, söyledim Böyle bırakmayın kendinizi
Kaçtıkça kendinizden kendinizden 
Dışarıya adandıkça 
Çoğaldı güçsüzlüğünüz 
Tutmadı kıskançlık sokaklardaki 
Odalarda sevgi tutmadı 
Yoksul ölümlere öldünüz
Ağaçtan maviden denizden uçar 
Kendinden uçamaz kuş 
Tutunmak ne yeryüzüne aşka 
Ölümden korkmak ne 
Başka yaşamalar var ucunda 
Daha bir aydınlık bir kurtulmuş
Durdu rüzgârda sallanması
Durdu damarlarınızda kan
Çektiler karanlığa varlığınızı
İttiler aydınlık aşktan"

"Ayrılar Gemisi

Bunlar en mutlu günleri ayrılığımızın 
Yanaşmadan özleminin limanlarına 
Bir uzun hava içinde kendimiz kendimizin 
Uzasın dönmenin saçları, çağırma uzasın"


"KESİK

Yaşamanın kesik bir yerinde
Sevgiler yüzleri düşündürürdü
Gide gide incelen, kaybolan
Uçucu anlamlar kalırdı ağırlıksız
Kırılıp dökülen bir şeylerden
Şimdi hiçbir şey değiliz doğru mu
Bizim için kimse kimsenin bir şeyi değil
İlgiler gündelik giysiler gibi eski inceliksiz
İsa'dan bu yana giydiği herkesin
Yaşamanın kesik bir yerinde uzun uzun
Deli bir adam savruk bir kız
Bir duruma bağlarlardı kendilerini
Var bilinen sürüp gidecek sanılan
Güz geldi mi üst üste üç güz gelirdi
Her gün başka olmaktan yüzlerce olurdu
Her kuş yüzlerce olurdu anlatılmaz güzel
Ufalır ellerimiz tutula tutula
Biz şimdi güzleri ayrı ayrı
Kuşları güzelsiz yüzlercesiz
Bir bakıma öldük açıkçası bu
Bir başka bakıma nedensiz evetsiz
Unutmaya yaşıyoruz günleri doğru mu"

"Güz Yeli

Akşam saatlerinde yorgun dönüşlerde 
Ağır ayaklarımıza yüzümüze 
İner kavaklardan bir ince güz yeli 
İçimiz gün günden kara ezik 
Yaşamak daha alımlı çalımlı
Unutsak gözlerimizin ardını 
Unutsak bizi uyutup bir şeylerin 
Kaçtığını güçlü adamlara yeni yaşamalara Avuntularımızla gecelesek dağ başlarında
Dağ başlarında gecelesek iki kişi 
Isınsak dostluğumuzdan odsuz ışıksız 
Görünmese yalanlara alışmış yüzümüz
Çevre mi tek yanlı kurtuluşsuz 
Ne bağlamış bizi ölümüne 
Atıp zorumuzu tiksindiğimizi 
Yaşasak ya ha deyince 
Böyle neden korkuyoruz
Akşam saatlerinde yorgun dönüşlerde 
Kim alır havasından kim eder 
Bir ince yelin güz gününde 
Durup dururken adama ettiğini"
"AŞK
Sıfırda insancıl yaşamamız başladı
Sıfırda koptun kayboldun aradık
Sessiz ya da rüzgarlı kıyılardan
Sana seslendik kör kuyu

Yokluğun orda çiçeklerde
Dünya seninle de sensiz de aydınlık
Başka tutkularımız var beraber yalnız
Yokluğun orda yaşamamızda

Varlığın orda, yoksa gecelerimiz bizimdi
Ellerimizi bir yere koymayı bilirdik
Ağlamayı bilmezdik kendimizi öldürmeyi
Varlığın orda yaşamamızda"

"Oyun

Bazı adamların aşk
Bazı kadınları sokaklardan
Çekip alması karanlığa

Bazı kadınların aşk
Üşüyen burnunun kulağının
Parmak ucunun göz kapağının
Öpüle hohlana ısıtılması

Bazı adamların kadınların
Aşk yürüne yürüne yıpranmış
ayakkabısından havasından
Günde yaşamasından kurtulması

Ama dışarda bir izmarit
Bir deniz bir ağ bir sandal
Bir akşamüstü seyredilecek

Ama dışarda geçilecek 
Bir köprü elinden tutulacak
Bir çocuk tutup sallanacak
Bir erik dalı -Bir erik dalı-
Ama dışarda -Ben anlatamam-

Bazı adamlar aşkı
İtip odalara karartır
Bazı kadınlar için aşk
Şöyle bir rüyasız sere serpe
Şöyle bir korkmadan uyumadır

Onlar deniz nedir bilmezler
Ağaç ne serin ne mavi ne
Oltanın ucunda balık nedir
Bilmezler bilseler yaşarlardı
Onlar iş oynarlar sevgi oynarlar
Üstü örtülü giyinik utançlı

Deniz kıyısında-Adam sende-
Masalar halılar varken yorgunluk
-Ayıp yorgunluk başkaları-
Gece baloda süheylalar...

Ama dışarda yağmur var
Bir yaz sonu sıcağına karşı
Ama dışarda toprak serin
-Taze bulgur pilavı kokulu-

Ama dışarda -Ben anlatamam-
Tutabilseniz bir dönemezsiniz"



"Selim'in Ayağı

çocuğun ayağı çıplak
çocuğun ayağı hınzırca güzel
suyun dibi güzel ışıltılı
çocuğun ayağı suda en güzel

çocuğun ayağı çıplak
çocuğun ayağı acınacak
toprak dikenli kuru sıcak
ayak bu
ama ne ayak ne ayak"











"Biri Kötü Mü



kötü mü yoksul mu biri
tutsak mı bizim yüzümüzden
biri kardeşini vurduysa sebepsiz
çaldıysa bizim yüzümüzden

kutsal kumbaralar kara ellerde
üç beş meteliğe günahımızı
bırakıp bırakıp kurtulduk
bu et bu bira bu elma bir arada
o istedi biz bulduk

tozda karanlıkta kokuda o
büyümedi kocadı çirkinleşti
aynaların zamanın bolluğunda
kremden sütten gülüşten
biz güzel olduk"










"AĞUSTOS AYDINI


Bunca taze el taze göz 
Bizim olan havadan aydınlıktan 
Çekildik çizeklerin yasakların 
Çekildik yapıların karanlığına 
Kendi kurduğumuz kendimiz için

Bir yudum su istesek demir borulardan 
Tüm koku tüm sıcak vay bize 
Nerde bir dokunsak delireceğimiz 
Serin ağaç altlarında gölge topraklardan

Gün doğar gün batar bize ne 
Güzelmiş, havadan bize ne 
Bütün iş düzgün soluk almada 
Bazıları için her şey düzeninde

Çevreleri varlıkları saygıdeğer atalarınca 
Vardan yaratılan bayanlar baylar 
Yazını gündüzler boyu dev yapıların 
Pencerelerinden geçiren biz 
Uyudukları sırada birazcık 
Serin havalarından alabilir miyiz?"

You Might Also Like

0 yorum